Gözler yaşarmadıkca gökkusagı oluşmaz
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Gözler yaşarmadıkca gökkusagı oluşmaz

radyomuz acılmıstır... herkesi bekleriz
 
AnasayfaKapıLatest imagesKayıt OlKayıt OlGiriş yap
Arama
 
 

Sonuç :
 
Rechercher çıkıntı araştırma
En son konular
» Aşkla Seks - Sexo Con Amor / +18 TrAltyazılı
Çobanlık Günleri Icon_minitimePerş. Tem. 30, 2009 5:49 am tarafından ixir

» KiM MEZARDA BiR GÜN GECiRMEK iSTER..?
Çobanlık Günleri Icon_minitimePerş. Tem. 09, 2009 12:47 am tarafından Admin

» Salavat Rekoruna varmısınız ... hadın bakalım...
Çobanlık Günleri Icon_minitimeÇarş. Tem. 08, 2009 6:19 pm tarafından Gülündikeni

» KUTSAL EMANETLER
Çobanlık Günleri Icon_minitimePtsi Haz. 29, 2009 2:50 am tarafından Admin

» Busra Manastırında
Çobanlık Günleri Icon_minitimePtsi Haz. 29, 2009 2:46 am tarafından Admin

» Çobanlık Günleri
Çobanlık Günleri Icon_minitimePtsi Haz. 29, 2009 2:46 am tarafından Admin

» Dede Ölüm Döşeğinde
Çobanlık Günleri Icon_minitimePtsi Haz. 29, 2009 2:45 am tarafından Admin

» Sevgili Anne
Çobanlık Günleri Icon_minitimePtsi Haz. 29, 2009 2:44 am tarafından Admin

» Dünya Nurla Doldu
Çobanlık Günleri Icon_minitimePtsi Haz. 29, 2009 2:44 am tarafından Admin

Tarıyıcı
 Kapı
 Indeks
 Üye Listesi
 Profil
 SSS
 Arama
Forum
Ortaklar
bedava forum
Istatistikler
Toplam 17 kayıtlı kullanıcımız var
Son kaydolan kullanıcımız: forestgump03

Kullanıcılarımız toplam 470 mesaj attılar bunda 259 konu
Kimler hatta?
Toplam 1 kullanıcı online :: 0 Kayıtlı, 0 Gizli ve 1 Misafir

Yok

Sitede bugüne kadar en çok 25 kişi C.tesi Tem. 29, 2017 12:11 pm tarihinde online oldu.
Mayıs 2024
PtsiSalıÇarş.Perş.CumaC.tesiPaz
  12345
6789101112
13141516171819
20212223242526
2728293031  
TakvimTakvim
Anahtar-kelime
Giriş yap
Kullanıcı Adı:
Şifre:
Beni hatırla: 
:: Şifremi unuttum
En iyi yollayıcılar
Admin (291)
Çobanlık Günleri Vote_lcapÇobanlık Günleri Voting_barÇobanlık Günleri Vote_rcap 
larme (98)
Çobanlık Günleri Vote_lcapÇobanlık Günleri Voting_barÇobanlık Günleri Vote_rcap 
yosun (32)
Çobanlık Günleri Vote_lcapÇobanlık Günleri Voting_barÇobanlık Günleri Vote_rcap 
cesetci (22)
Çobanlık Günleri Vote_lcapÇobanlık Günleri Voting_barÇobanlık Günleri Vote_rcap 
Gülündikeni (15)
Çobanlık Günleri Vote_lcapÇobanlık Günleri Voting_barÇobanlık Günleri Vote_rcap 
forestgump03 (6)
Çobanlık Günleri Vote_lcapÇobanlık Günleri Voting_barÇobanlık Günleri Vote_rcap 
usta (2)
Çobanlık Günleri Vote_lcapÇobanlık Günleri Voting_barÇobanlık Günleri Vote_rcap 
SweTurk (2)
Çobanlık Günleri Vote_lcapÇobanlık Günleri Voting_barÇobanlık Günleri Vote_rcap 
everem (1)
Çobanlık Günleri Vote_lcapÇobanlık Günleri Voting_barÇobanlık Günleri Vote_rcap 
ixir (1)
Çobanlık Günleri Vote_lcapÇobanlık Günleri Voting_barÇobanlık Günleri Vote_rcap 
Sosyal yer imi
Sosyal yer imi reddit      

Sosyal bookmarking sitesinde Gözler yaşarmadıkca gökkusagı oluşmaz adresi saklayın ve paylaşın

Sosyal bookmarking sitesinde Gözler yaşarmadıkca gökkusagı oluşmaz adresi saklayın ve paylaşın
LÜTFEN OKUYUNUZ....!!!!
Çobanlık Günleri Icon_minitimeÇarş. Haz. 24, 2009 7:06 am tarafından Admin
Forum ortamında veya özel mesajlarınızda genel ahlak kurallarına aykırı, kişileri/kurumları küçük düşürücü, hakaret niteliğinde sözler kullanamazsınız.

Başlıklarınızda açıklayıcı olmalısınız. Hiçbir açıklayıcılığı olmayan "yardım edin", "lütfen dikkat", "acil" ve benzeri başlıklar kullanmamalısınız.
Mesajınızın …

[ Okuma komple ]
Yorum: 1

 

 Çobanlık Günleri

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Admin
Admin
Admin
Admin


Mesaj Sayısı : 291
Kayıt tarihi : 24/06/09
Yaş : 43
Nerden : ankara

Çobanlık Günleri Empty
MesajKonu: Çobanlık Günleri   Çobanlık Günleri Icon_minitimePtsi Haz. 29, 2009 2:46 am

Çobanlık Günleri

Küçük Muhammed Amcanın evinde büyük bir ilgi ve sevgiyle karşılandı. Gün geçtikçe bu ilgi ve sevgi azalmadı, aksine arttı. Muhammed’in mükemmel kişiliği, akıllara durgunluk veren ahlaki erdem ve faziletleri, varlığından kaynaklanan maddi ve manevi kazanımlar, kendisiyle getirdiği bereket Ebu Talib’in evini bir cennet bahçesine dönüştürdü. Madden yoksul, manen her türlü yemişe sahip bir cennet bahçesi…
Ebu Talib ve onun iyilik sever hanımı Fatıma, Muhammed’in üstüne titriyorlar, onu bütün çocuklardan üstün tutuyorlardı. Ebu Talib, sevimli yavrucağın yatağını kendi yatağının hemen yanında serdiriyordu. Bir yere gittiği zaman onu da kendisiyle beraber götürüyordu.
Muhammed’in ahlakı ve temizlik konusundaki titizliği Ebu Talib ailesine hayranlık uyandırıyordu. Az yemek yerdi Muhammed. Yediği zaman önünden ve yavaşça yerdi. Lokmalarını iyice çiğnemeden yutmazdı. Ellerini yemek kabın ortasına uzanmazdı.
Muhammed pasaklı, pejmürde kıyafetlerle gezmedi. Pek terlemezdi. Terlediği vakit de teri misk gibi güzel kokardı. Kirlilikten, pasaklıktan nefret ederdi. Ebu Talib’in çocukları sabahleyin uykudan kalktıkları zaman yüzleri asık, gözleri çapaklı olurdu. Ama Muhammed her sabah güler yüzle; sürmeli, parlak, çapaksız gözlerle kalkardı. Ruhunun güzelliği yüzüne yansır, en sıkıntılı anlarda bile dudaklarından gülümsemeyi eksik etmezdi.
Ebu Talib’in kalabalık bir ailesi vardı. Sofraya az yemek gelirdi. Bazen bütün aile fertleri küçük bir çanak yemekle yetinmek zorunda kalırlardı. Herkes hızlı hızlı yer, kap bir anda boşalırdı. Kimse de doymaz, çocukları yarı aç yarı tok sofradan kalkarlardı.
Ancak Muhammed’in gelişiyle sofraya bereket geldi. Küçük Muhammed sofrada hazır bulunduğu zaman, yemek ne kadar az olursa olsun herkes doyar, hatta arasıra yemeğin artığı bile olurdu. Bunu bilen Ebu Talib, yemek vakti gelince Muhammed’in ilk lokmayı almasını isterdi. Sofradaki süt kabından önce Muhammed’e süt içirirdi. Eğer Muhammed sofraya geç kalırsa diğer aile fertlerinin yemeğe başlamasına müsaade etmez :
- Oğlum nerde? Derdi. O gelsin sonra başlarsınız. İlk lokmayı o yemeli. Onun varlığı soframıza bolluk ve bereket katıyor.
Ebu Talib, Muhammed’e büyük adam muamelesi yapar, onunla dertleşir, bazı konularda fikrini alır, onunla toplantılara gider, önemli meclislere katılır; kendine ait, özel, onun için hazırlanmış döşeklere Muhammed’i oturtur, omuzlarını muhabbetle sıvazlayarak yanında bulunanları şöyle söylerdi:
- Oğlum büyük fazilet sahibidir! O gözlerimin nurudur.Ondaki özellikler ancak büyük adamlarda bulunur. Gelecekte onun şanı çok yüce olacak!
Sonra Muhammed’e döner, başını hafifçe sallayarak gülümser.
- Sen hiç kuşkusuz mübarek bir insansın ey Muhammed! Diye mırıldanırdı. Mübarek bir insansın sen…
Küçük Muhammed zor, yoksul, sıkıntılı bir hayat sürdürüyordu. Gerçi hayatından memnundu. Sevdiği insanların arasında olmak onu mutlu ediyordu. Lakin dünyevi bolluk ve refahtan çok uzaktı. Aslında kendisi için yoksullukla zenginliğin pek farkı yoktu. O başka şeylere değer veriyordu. Doğruluk, dürüstlük, fedakarlık, cömertlik, kanaat sahibi olmak, yardım severlik, güzel ahlak ve diğer insani erdemler… Yine de amcasının yoksulluğu onu üzüyordu. Amcasına acıyordu. Beni Haşim Kabilesinin reisi ve Mekke’nin en saygı duyulan kişisi olmasına rağmen çocuklarını doyurmakta, onları giydirmekte zorlanıyordu. Amine gibi gözlerinde hep hüzün olan çocuğun küçük yaşından umulmayacak derin bir kavrayışı ve anlayış kapasitesi vardı. Amcasına yük olmaktan sıkılıyor, beraber yaşadığı aileye nasıl katkıda bulunacağını düşünüyordu.
Muhammed on bir yaşına gelince bu arzusunu amcasına açtı.
- Amcacığım! dedi utangaç bir ses tonuyla. Çok kalabalık bir ailen var. Çocukların hepsi de henüz küçük, çalışma yaşına gelmemişler. Urene vadisinde beslettiğin birkaç deveden başka geçim kaynağın yok. O develerin sütünü satıp aileni beslemeye çalışıyorsun.Ne olur müsaade et ben de ailenin geçimine katkıda bulunayım!
Ebu Talip ilk önce yeğeninin bu teklifini ciddiye almadı.Gelip geçici bir heves sandı. Muhammed’in saçlarını okşayarak sordu:
- Ne iş yapacaksın bakalım?
Muhammed ciddi , kararlı bir ses ifadesiyle:
- Çobanlık , diye cevap verdi. Büyüdüm, çobanlık yapacak güçteyim. Mekkelilerin koyunlarını süt karşılığı otlatırım.
-Abdullah’ın, Amine’nin,Abdulmuttalib’in, biricik yadigarı, candan çok sevdiği Muhammed ciddiydi anlaşılan. Onu çalıştırmak gibi bir düşünce Ebu Talib’in aklının ucundan bile geçmezdi. Onu çok üzerdi Muhammed’in çalışması.
Ebu Talib Muhammed’in çoban olma arzusuna şiddetle karşı çıktı. Gözleri dolarak:
- Olmaz! dedi. Asla olmaz! Sen soframızın bereket kaynağısın. Bir de kalkıp seni çalıştıracak mıyım? Ben daha ölmedim!
Muhammed hüzünle boynunu büktü.
- Sevgili amcacığım! Sana yardımcı olmak içimden gelen bir duygu. Müsaade edersen çok mutlu olurum!
- Ebu Talib kır sakalını kararsızlıkla sıvazladı. Ama hemen sertleşti.
- Olmaz! Seni çalıştıramam.
Ebu Talib’in dert ortağı, hayat arkadaşı, çocukların annesi Fatıma, Muhammed’i bütün çocuklarından daha çok seviyordu. Onun gözünde Muhammed bir tarafa, diğer bütün çocuklar öbür tarafaydı. Bu hamaratı çalışkan kadın Amine’nin sevgili yetiminin çalışma arzusunu amcasından duyunca ağlayarak engel olmaya çalıştı. Muhammed’e sarılarak:
- Garip öksüzümün çobanlık yapmasına izin vermeyeceğim! dedi.
Lakin Muhammet kararında ısrarlıydı. Ebu Talip, yeğeninin kalbini kırmamak için onun arzusuna boyun eğmek zorunda kaldı. Muhammed’e bir çobanlık işi ayarladı. Muhammet belli bir miktar süt karşılığında Mekke’nin dış semtlerinin yanıbaşındaki yakın otlaklarda koyun otlatacaktı.
Muhammed iki yıl boyunca Mekke şehrinin otlaklarında, yakın tepelerinin üstünde koyun otlattı. Bazen yalnız bazen de bir iki çoban arkadaşıyla birlikte… Doğayı, berrak gökyüzü, çölün dinlendirici sessizliğini, kalabalıklardan uzakta ve yapayalnız yaşamanın ruhani hazzını, tefekkürü, sabrı, tahammülü, canlılara merhamet etmeyi, yöneticiliği, acımayı bu çobanlık günlerinde öğrendi, keşfetti.
Bazen sırt üstü uzanır, saatlerce gökyüzüne dalardı. Semavatın genişliği, yıldızların çokluğu, sonsuz boşluğun derinliğine saklanmış gizemli cisimlerin, bulutların varlığı onu kendine çeker, yaratıcının kudretini tüm görkemiyle hisseder, duyumsardı. Baktığı her şey ona Allah’ı hatırlatırdı. Dokunduğu her şeyde Allah’ın varlığı dolardı ruhuna. Yalnızlık, sessizlik, toplumda uzak olma ve sonsuz gökyüzü onu Allah’a yaklaştırırdı. Allah’ı anmak, Allah’ı düşünmek müthiş bir zevk verdi ona. Kelimelerin tarif edemeyeceği bir zevkti bu. O anda her şeyi unutur, tüm varlık alemi anlamını yitirir, sadece Allah kalırdı varlığını saran.
Muhammed gözlerini bu dünyaya açar açmaz Allah aşkı aşılanmıştı ruhuna. Hayatının her anında, dakikasında, saniyesinde yalnız bırakmamış, ilahi bir koruma çemberiyle çepeçevre sarılmıştı. Ruhu ve zihni her türlü şeytani pislikten arındırılmış, kalbi bizzat melekler tarafından yarılarak kötü hislerin kökü kurutulmuştu. O, gözlerini Allah’ı tanıyan bir muvahid olarak hayata açmıştı, tıpkı Mesih İsa gibi… çobanlık günleri onun Allah’la olan aşinalığını arttırdı, tefekkür gücünü fazlalaştırdı.
Muhammed putlara karşı içinden derin bir nefret, tiksinti ve küçümseme duyuyordu. Yanında putların adının anılmasına bile tahammülü yoktu. Bu hassasiyeti tevhidi, hanif bir aile ortamında yaşamasından ötürü değildi. Muhammed bu yaşına kadar hep hanif insanların gözetiminde büyümüştü. Annesi ve dedesi putlara tapmayan, tek Allah’a inanan, ahlaki kötülüklerden uzak duran insanlardı. Amcası Ebu Talip de böyle biriydi. Ama Muhammed’in putlara düşmanlığı bu ortamdan ötürü değildi. Allah vergisiydi putlara olan düşmanlık. Allah onu koruyordu şirk kirinden
Aslında peygamberliğe hazırlanma süreci doğumuyla birlikte başlamıştı. Allah her vesileyi kullanarak sevgili kulunu peygamberliğe hazırlıyordu. On bir yaşındaki çobanlık günleri peygamberliğe hazırlanma sürecindeki bir üst aşamaydı. Bu günlerde Muhammed’in başından geçen bir olay Allah’ın onu her türlü hayata, günaha karşı korumaya aldığı, hatta onu günaha götürebilecek ortamlara bile müsaade etmediği tüm açıklığıyla ortaya çıktı.
Muhammed çobanlık günlerinin birinde, arkadaşlarından biriyle koyunlarını Mekke otlaklarında gezdirirken şehre gidip gezmek arzusu doğdu içinde. Herhangi kötü bir niyeti yoktu. Doğal bir gezme, eğlenme arzusuydu onunki. Dağda sıkılmıştı. Kalabalığı, şehirdeki tanıdıklarını özlemişti.
Karanlık çökünce koyun sürüsünü arkadaşına emanet etti. Yavaş adımlarla şehrin yolunu tuttu. Mekke’nin kenar mahallelerinden birinin önünden geçerken bir evin bahçesinden çevreye yansıyan parlak ışık ilgisini çekti. Evin avlusundan çalgı sesleri de yükseliyordu. Parlak ışık, çalgı sesi Muhammed’in merakını kamçıladı. Yoluna devam edip etmeme konusunda tereddüt geçirdi. Lakin merak galip geldi. Yolunu değiştirdi. İlgisini çeken evin önüne geldi. Burası geniş avlulu, avlusunda asma üzüm ağaçları bulunan, taşlarla inşa edilmiş duvarlar sarmaşıklarla kaplı bir evdi. Evin dış kapısının eşiğinde birkaç genç oturmuş, gülüşerek konuşuyorlardı. Muhammed gençlere yaklaşarak:
- Bu evin avlusunda neler oluyor? diye sordu.
Gençlerden biri, buğday tenli, esmer yüzüne pek yakışmayan bembeyaz dişlerini göstererek sırıttı.
- Ne olduğunu bilmiyor musun?
- Hayır…
- Bu bir düğün. İnsanlarda el ele tutuşmuş eğleniyorlar.
Muhammed:
- İlginç bir şey doğrusu! diye mırıldandı. Demek düğün var…
Az önceki genç:
- Sen de katılmaz mısın? diye teklifte bulundu.
Muhammet kararsızlıkla:
- Bilmem ki dedi.
Gençler ona yol açtılar. Muhammed tahta kapının demir tokmağını tutup içeri doğru ilerledi. Kapı tiz bir gıcırtıyla açıldı.çalgı sesi daha üst perdeden kulağına çarptı.
Kadınlar, erkekler karışık bir şekilde geniş avluda, meşalelerin ışığı altında düğün tutup eğleniyorlar, siyahi cariyeler def ve diğer çalgıların eşliğinde oynak şarkılar söylüyorlardı. Muhammed ürkek adımlarla avlunun ücra bir köşesine gidip oturdu. Oturur oturmaz üzerine bir ağırlık çöktü. Göz kapakları ağırlaştı. Anlam veremediği bir yorgunluk tüm vücudunu kapladı. Avludaki bir hurma ağacına sırtını dayadı ve düğünü izleme fırsatı yakalayamadan kendini derin bir uykunun kollarına bırakmak zorunda kaldı.
Ertesi sabah, güneş gözkapaklarını yakınca uyanabildi. Etrafına şaşkınlıkla baktı. Avlu bomboştu. Düğün daha geceden dağılmıştı. Üstündeki tozları silkeleyerek ayağa kalktı. Hiçbir yere uğrayamadan geri, koyunlarının yanına döndü. O tür yerlere bir daha gitmeyeceğine dair yemin etti ve bir daha da gitmedi. Öyle bir istek duymadı…
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://demirok.yetkinforum.com
 
Çobanlık Günleri
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Gözler yaşarmadıkca gökkusagı oluşmaz  :: Genel Kültür :: Dinler ve İnançlar-
Buraya geçin: